ayperice
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ayperice

dostlarıma açtığım yüreğimi buraya taşıdım...
 
AnasayfaKapıAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ben Hep Seni İzliyor Olacağım

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




Ben Hep Seni İzliyor Olacağım Empty
MesajKonu: Ben Hep Seni İzliyor Olacağım   Ben Hep Seni İzliyor Olacağım EmptySalı Eyl. 15, 2009 12:01 pm

Ben Hep Seni İzliyor Olacağım Duygusal-resimler2

Ben Hep Seni İzliyor Olacağım

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez…. Biri tıpta okuyordu, öbürü
mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha
karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler.
Gençtiler, çok genç… Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz
zaman aldı ama sonunda başardılar. Ikisi de her sabah otobüse bindikleri
semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan
binmisti otobüse, kız ise ablasında…. Sırf birbirilerini görebilmek için,
her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların
durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra…
Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu… Bazen
işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmisti ki yürekleri
ve elleri hiçbir seyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde
de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman
aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı
için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna
bitip-tükeniveren sevgilerden degildi onlarınki… Günler günleri, yıllar
yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü… Tek eksikleri
çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi
olmayınca, “bütün
mutluluklarin bizim olmasını beklemek, bencillik olur” diyerek devam ettiler
hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler… “Senin için ölürüm”
derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adma “Hayır, ben senin için ölürüm”
diye yanıt verirdi hep…
Bazen eve geldiginde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, “Bir tanem,
kütüphanenin ikinci rafına bak….” Kütüphanenin ikinci rafında başka bir
not olurdu, “Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın
unutma” Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya
koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdigi
çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı… Aldığı
hediyenin ne olduğu önemli degildi zaten….
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep
birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların
ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden
ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık
bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla
beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev
gördü kadın, üzerinde “satılık” levhası asılı olan. “Ne dersin, bu evi
alalım mı?” dedi adama. “Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız.
Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet
edecegimiz bir deniz evi yapalım
burayı…” “Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?” diye yanıt verdi
adam. “Amerika’daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı… Kaç
para olursa olsun, burası bizimdir artık….”
Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu
adam Amerika’ya giderken.Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları
içinde kucaklaştılar hava alanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir
tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor,
konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve
çizdigi projeyi verdi kadın ama hiç beklemedigi bir cevap aldı: “Canım, o ev
bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut…”
Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez
gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için
yalvardı adama, “Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat” diye dil
döktü boş yere… Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer
değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu
kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği…
Bir gün, çocukluğunun, gençliginin ve bütün hayatının birlikte geçtiği
arkadaşına dert yanarken, “Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım”
diye sözünü kesti arkadaşı. “O, seni aldatıyor. Is yerimin tam karşısındaki
restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öglen. Sonra sarmaş dolaş
biniyorlar arabaya….”
“Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları” diye bağırdı kadın. Onca
yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı…. Ertesi gün, öğle vakti
o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının
sadece masal oldugunu anladı… Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı
genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına
nasıl sarıldığını gördü adamın…
Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona
sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. inkar
etmedi adam. Zamanla duyguların değisebildiği, insanların orta yaşa
geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir seyler geveledi ağzında ve bavulunu
alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, “son bir kez kucaklamak isterim seni”
diyecek oldu ama kadın, “defol” dedi nefretle…
Ilk celsede boşandılar… Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına
kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.
Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika’ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız
kaldığında, onu hala sevdigini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın
yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua
ediyordu.
Aradan bir yıl geçti… Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının
derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı.
Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. “Sen, buraya ne yüzle
geliyorsun” diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. “Lütfen, içeri girmeme
izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor.” dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve
zor duyulan bir sesle konuşmaya
başladı: “Hiçbir sey göründügü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir
saat önce öldü. Geçen yıl Amerika’daki kongre sırasında öğrendi hastalığını
ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin
gibi onunla birlikte ölmek isteyecegini biliyordu. Seni kendinden
uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de
haber vermedi. Birlikte Amerika’ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk
karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor
ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni
aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi…” Gözlerinden
akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek
istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi.
Itinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. Ilk kağıtta, “Lütfen
bütün notları sırayla oku bir tanem” diyordu… Sırayla okudu; “Seni çok
sevdim”, “Seni sevmekten hiç vazgeçmedim”, “Senin için ölürüm derdin hep,
doğru söyledigini bilirdim.” “Fakat benim için ölmeni istemedim” “Simdi bana
söz vermeni istiyorum.” “Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?” son kağıdı
eline alırken, kutuda bir anahtar oldugunu gördü kadın… Ve son kağıtta
şunlar yazılıydı:
“Sahildeki evimizi senin çizdigin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta
martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım….”

ALINTI
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ben Hep Seni İzliyor Olacağım
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ÇIKARIYORUM SENİ HAYATIMDAN....!!!
» canım yanlızca sevmek istiyor seni

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ayperice :: AYPERİCE EDEBİYAT-GENEL KÜLTÜR :: sevgi,saygı ve dostluk yazıları-
Buraya geçin: